Fizyoterapistler olarak 50 yıla aşkın süredir verdiğimiz mesleki mücadele sonucunda elde ettiğimiz mesleki yasamızla beraber haklarımızı almayı umud ederken tam aksine var olan haklarımızı da neredeyse tamamen kaybettik.
Mesleki yasamızın yönetmeliğinin yayımlanması içinde yaklaşık 4 yıl metanet gösterdik .Ancak metanetle beklediğimiz yönetmeliğimiz olumlu sonuçlanmadığı gibi ne olduğu da belli olmayan,üstü kapalı, fizyoterapistlerin önüne engeller çıkaran, çağ dışı tanımlamalarla yayımlandı.
Dünyanın diğer Ülkerlerinde fizyoterapistler mesleklerini bizlerin şuan arzu ettiği politikalar çerçevesinde icra ederken, maalesef biz Türkiye’deki fizyoterapistler olarak kendimizi geliştirmekten ziyade var olan çağdışı sağlık politikalarıyla uğraşmak zorunda bırakılıyoruz.
Eski sağlık bakanı Recep Akdağ ’ın 2010 yılında yaptığı açıklamada “Türkiye de fizyoterapistler kamu hastanelerini tercih etmiyor, fizyoterapist ihtiyacımız çok fazla” diyerek bunun üzerine, herhangi bir alt yapı oluşturulmadan, gerekli ve yeterli öğretim elemanı olmadan, hem fizyoterapist yetiştiren üniversitelerde kontenjan sayısı % 200, hem de ftr bölümü bulunan üniversite sayısı 4 yıl içerisinde % 500 arttırıldı.
Şuan hastanelerin çoğunda fizik tedavi ihtiyacı olan hastaların, tedaviye alınacak randevu tarihleri fizyoterapist yetersizliğinden dolayı aylar sonrasına verilmekte ve hastalar mağdur olmaktadır. Fizik tedavi, ortopedi, nöroloji..servislerinde ve yoğun bakımda yatan hastaların acilen fizyoterapiste ihtiyacı varken , sağlık bakanlığının tüm bu olanlara karşın 2014/2 kamu personeli alım sayısında fizyoterapist kontenjanının sadece 2 olması akla ve mantığa aykırıdır. Sağlık bakanlığının personel alım kriterlerine bakılacak olursa, koruyucu sağlık hizmetlerine hiç önem verilmemektedir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin olmazsa olmazı ve baş mimarı olan fizyoterapistlerin, sağlık bakanlığı tarafından göz ardı edilmesi, fizik tedavi hizmeti bekleyen hastaların hastalığının ilerlemesine neden olmakta ve geri dönüşü olmayan hasarlara yol açmaktadır.Türkiye de sağlığın korunması ve daha sağlıklı bir toplum oluşmasına yönelik koruyucu sağlık hizmetlerine hiç önem verilmemesi sağlık bakanlığının adının hastalık bakanlığı olarak özdeşleştirilmesi yanlış bir tabir olmayacaktır.
Türkiye ‘de hastalığa harcanan maliyet azaltılmak isteniyorsa; öncelikle hastalığın oluşması engellenmelidir. Bu nedenle fizyoterapistlerin koruyu sağlık hizmetlerindeki etkinliği göz önünde bulundurulmalı ve sadece kamu hastanelerinde değil, halk sağlığı alanında da, aile hekimliği merkezlerinde de istihdam edilmesinin önü açılmalı ve zorunlu olmalıdır
Sağlık politikaları konusunda biz fizyoterapistler, hem mağdur hem de inkar edilme politikalarıyla karşı karşıya kalmaktan yıprandık. Üniversite sınavında milyonlarca insanın arasında ilk 10 bin 20 binlere girerek bu bölümü okuyanların sonunun bu şekilde olmasının tek sorumlusu sağlık bakanlığıdır.
Fizyoterapist Zekeriya kalkan
2.112 kere okundu