Skolyoz omurga ve kaburgaların lateral ve rotastonel deformitesini içeren bir iskelet sistemi hastalığıdır. Normal bir omurganın saggital görünüşünde fizyolojik eğrilikler vardır. Bu eğrilikler; servikal lordoz, torakal kifoz, lumbal lordoz, sakral kifozdur. Bunun dışında omurganın ön ve arkadan görünüşünde lateral eğrilik yoktur. Omurganın göğüs veya bel bölgelerinde görülebilen, lateral eğriliğine skolyoz adı verilmektedir. Skolyozun diğer bir tanımı da; normalde düz vertikal omurganın ölçülebilir, kayda değer lateral eğriliği şeklindedir.
Spinal kolonun lateral ve Posterior eğrilikleri ilk tıbbi yayınlarda mevcuttur. Skolyoz sözcüğü ilk kez Galen tarafından kullanılmış olup anlamı Yunanca da eğriliktir. Konu ile ilgili bilenen en eski yayınlar Hipokrat’a aittir. Hipokrat skolyoz deyimini omurganın tüm eğrilikleri için kullanmıştır. Hipokrat skolyozu anlatırken, sağlığı iyi olan insanlarda bile doğuştan ya da alışkanlıklardan dolayı omurga eğriliğinin birçok çeşidi olduğunu ve ilerleyen yaşlarda omurga eğriliğinin artarak ağrılara neden olduğunu açıklamıştır. Akciğer hastalıklarıyla da spinal deformitelerin çok yakın ilişkisi olduğundan söz etmiştir. Tedavinin çok güç ve etkisiz olduğunu erken teşhisin prognozu iyileştirdiğini savunmuştur.
1895’te Röntgen ışınlarının bulunması ile skolyozun radyolojik tanı ve değerlendirme olanağı elde edilmiştir. Cerrahi başarısızlıklar nedeniyle 1930–1940 döneminde egzersizler ve korseleme yöntemlerine yeniden önem verilmeye ve bu yöntemler geliştirilmeye başlanmıştır. Son yıllarda tekrar gündeme gelen cerrahi teknikler ergen tip idiyopatik skolyoz tedavisinde yenilikleri de beraberinde getirmiştir. Birçok tekniğin karşılaştırıldığı çalışmalar yapılmakta ve bu çalışmalar sonucu yeni teknikler üretilmektedir. Bunlardan en çok kullanılanı pedikül vidalı segmental fiksasyon tekniğidir. Bu teknik göğüs duvarının zarar görmesini minimuma indirerek akciğer fonksiyonlarını korumada en ileri teknik olarak gösterilmektedir. Spinal deformite cerrahisinin hedefleri deformiteyi düzeltirken saggital dengeyi korumak, pulmoner fonksiyonları korumak, ağrıyı en aza indirmek, ameliyat sonrası fonksiyonu en üst seviyeye çıkarmak, lomber omurganın fonksiyonlarını arttırmak veya en azından kötüleştirmemektir. İdiyopatik skolyozlu hastalarda bu hedeflere varmak için anterior, posterior veya kombine teknikler kullanılmaktadır.
Skolyoz hastalığının sınıflandırılması genelde etyolojiye bağlı olarak yapılmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre skolyoz, yapısal ve yapısal olmayan olarak ikiye ayrılır. Yapısal skolyoz, idiyopatik ve doğumsal olabileceği gibi, mezankimal, travmatik, yumuşak doku kontraktürleri, osteokondrodistrofiler, enfeksiyon, nöro-müsküler hastalıklar, romatizmal hastalıklar, metabolik hastalıklar, nörofibromatozis, ve tümörlere bağlı olabilir. Yapısal olmayan skolyoz ise postüral skolyoz, histerik skolyoz, inflamatuar skolyoz, bacak boyu eşitsizliğine bağlı skolyoz, kalça kontraktürlerine bağlı skolyoz olarak ayrılır.
5.062 kere okundu