Multipl Skleroz (MS), merkezi sinir sisteminde demiyelinizasyon ile karakterize; çoğunlukla miyelin kılıfı etkilemekle birlikte, tutulumun şiddetine bağlı olarak aksonları da etkileyen; kronik, progresif, otoinflamatuar bir hastalıktır. MS, tutulum tipi ve hedef dokusu sebebiyle, organa spesifik otoimmün hastalık olarak tanımlanmaktadır. Tutulum yeri, merkezi sinir sisteminde geniş bir yelpaze oluşturduğu için, hastalardaki nörolojik bulgu ve belirtiler de heterojen bir klinik yapı ile karşımıza çıkmaktadır. MS’de ataklara bağlı olarak oluşan miyelin kılıf ve akson dejenerasyonu, hastalarda fiziksel sekellere sebep olabilmekte, oluşan sekellerin birikimi ile de hastalarda ilerleyen bir engellilik durumu oluşabilmektedir.
Etiyoloji ile ilgili hem genetiğin hem de çevrenin rolleri üzerine yapılan araştırmalar, her iki durumun da formülize edilemeyen, karmaşık bir etkileşim içinde olduğunu göstermektedir. Hem genetik hem de çevre ile ilgili araştırmalar hala devam etmekle birlikte, birkaç etkenle ilgili güçlü kanıtlara ulaşıldığı görülmüştür. Çevresel etkilenim açısından; Epstein-Barr virüsüne bağlı enfeksiyon, ultraviyole ışığa fazla maruziyet, sigara kullanımı ve D vitamini yetersizliği gibi faktörlerin, MS için risk oluşturduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. MS’in genetik etiyolojisiyle ilgili aile kümeleme ve ikiz çalışmalarına bakıldığında, bazı genlerin MS’e yatkınlık için risk faktörü olduğu görülmektedir.
MS’de tutulumun yerine ve miktarına göre farklılık göstermekle birlikte görülen belirtiler; kuvvet kaybı, denge bozukluğu, nistagmus, görme problemleri, yürüyüş bozuklukları, ataksi, duyusal problemler, sfinkter işlev bozuklukları, emosyonel problemler, konuşma ve yutma bozuklukları, trigeminal nevralji, yorgunluk, psikolojik problemler, cinsel işlevsel bozuklukları ve bilişsel bozukluklar gibidir. Belirtiler atak sonrası remisyon dönemini takiben, bazen tamamen ortadan kalkabilirken, hastaların bazılarında değişik düzeylerde kalıcı defisitler oluşmaktadır.
Hastalığın tedavisinde çeşitli ilaçların yanı sıra fizik tedavi önemli bir yer tutar. Yürüme ve denge bozukluğu, kas kuvvet kaybı gibi hastalık etkilerine yönelik egzersizlerle hastanın günlük yaşam becerilerinde iyileşme hedeflenir.
Kaynak: Sousa, A.S., A. Silva, and R. Santos, Ankle anticipatory postural adjustments during gait initiation in healthy and post-stroke subjects. Clin Biomech (Bristol, Avon), 2015.
1 kere okundu